18 Aralık 2009 Cuma

DUBAİ ANILARI I.



Size biraz Dubai anılarımdan bahsedeyim...,


"Selamun Aleykum!!"

"Aleykum selam!!"

Dubai topraklarına ayak bastık....Sürekli ve özellikle kızıma bin tembih..."Yanımdan ayrılma,sağa sola bakma..özellikle lokallere sakın bakma,kardeşine dikkat et,ben işlemlerle ilgileneceğim, sen kardeşine sahip çık... yanımdan ayrılmayın vesaire ,vesaire.dırr dır rvırr vırr.....

Allahtan sevgili ve rahmetle andığım babamın..namı değer "Kaptan Amca" sayesinde Arap elleri iyi bilirim... ama çocuklarla gidince farklı oluyor herşey...Hele bir de genç kız olunca....

Zıpırlık tam da yanıbaşınızda sürekli sizinle beraber seyahat halinde...!!!!

Dubai'ye giriş yapmadan önce artık retina taramasına giriyorsunuz...Nolur nolmaz durumu onlar için!!!!

Tabi ki haremlik ve selamlık durumu eş zamanlı ....

Çocuklara mı sahip çıkayım!!...bavullara mı??? Saat olmuş bilmem kaç... Yolu hatırla...Melekler Şehri'nin evine ulaşşş ...falan falan derken...Kuzey Işığım... daha henuz telefonumu açmışken...zırt aradı.......

"İndiniz mi şeker!!!!...ben sizi internetten takip ettim....şimdi giriş yapın...ben bekliyorum sizi..."

Teknolojinin gözü kör olsun... Tuvalete giderken bile herkeşlerin haberi olcak neredeyse!!!!

"Ayy!!! kızım kardeşin nerede...yanımda durun " falan derken sıra bize geldi....Retina taramasıııı...Allahım bu ne ya....Alt tarafı 4-5 gün kalcaz ...gitcezz..... Tabi ben kimim? ne sırası?...neredeyim ben???? falan derken girmişim selamlık sırasına...tek ben...kadın..ve ben....

Aha! bir an kendime geldim....Haremlik sırasına seyirttimm

"Ya !!çocuklar yanlış sıradayız!!!...yan sıraya kayalim .....

Oğlumu erkekler tarafında..kızım önüme...derken

Oğluma gerek olmadığı anlaşıldı...Kızımı ittim... yan sıraya...

Adam dedi "Nu nid...nu nid..!"

"Kızım!" dedim"Çık sıradan!!!...Senin göz taramana gerek yokmuş!!....."

Kızım diyor ki" Nu nid! Gerek yok mu demek???"

"Yok! Annecim adam diyo ki : No need...No need!!! yani evet ..gerek yokmuş....çık sıradan....tamam ..kenarda bekle...kardeşine sahip çıkk..." falan derken...., Sıra bana geldi....
Adam "KOM!KOM!" diyor...Adama doğru seyirttim...

Kızım dedi ki!!!

"ANNE Hahhahaah!!! senin göz taramanı yapacak adama bak!!!! HAHHHAAAA!!! Adam ŞAŞI!!!!"

Hey allahım yardım et.... Güler misin??? Ağlar mısın!!!

Ulen bu adam şaşıyken!!!Ben!!...Göz taraması!!... Allahım ne olur gülmeyeyimmmmm..!!!! filan derken...Ohhhh!!! çıktık taramadan.... AMA PUUUHAAAAAAAAAAAAAAAAAA... durumu eve gidene kadar bizimle beraber geldi.....

16 Aralık 2009 Çarşamba

T-BOXXXXXXX

Siz hiç her hangibir seyahate gidip alışveriş yapmadan döndünüz mü?
Bu benim içinde çok da mümkün olan bir şey değil...


Bayramdan hemen önce...Ve de kafayı yememe az buçuk birzaman kala..sabah kalktım ve pasaportlarımızı çantama atıp evden çıktım....Yarım gün içerisinde tüm evraklarımızı tamamlayıp,gitmeme 1 gün kala vizemizi alıp,gideceğimiz günün öğleninde pasaportlarımıza ulaşıp...çıktık yola...


Nereye mi?? Dubai'ye ...Sevgili dostlarım ve de kardeşlerim; Melekler Şehri ve Kuzey Işığım'ın yanına...Bir telefon...geliyoruz!!!!!.....


Rakılar kalın çoraplara yerleştirildi...Taze fırından çıkmış Mantı kokusu karışık bir yolculuk...


Geldiiikkkk!!!! Rakılar kırılmadan ulaştırıldı...Ancak her yürüdüğümüz yerde güzelim fırınlanmış mantı kokularını bırakarak..Millet mis gibi parfüm kokuyor.Biz?? Fırınlanmış Mantı...


Rakıları kırmadık ama talihsizlik bu ya kızımın gözlüğü kırılıverdi...


Alışverişe ilk çıtığımız da yenisinin alınma sözü de verildi...


Kızım devasa alışveriş merkezinde hemencik bir gözlükçü buldu..ve Kurabiye ile birlikte tak,çıkar..yüzüne en iyi gidecek gözlüğü de..Fiyat da iyi kendi para birimimize çevirildiği zaman TL.45.-


"Anne İzmir de beğendiğim gözlüğe ne kadar benziyor ..Bak o TL.90.-dı..Bu daha ucuz TL.45.- Anne bunu alalım nolur!!!nolur!!"


Bir de şu durum var tabii " Aaaa!!! gözlüğün çok güzelll!!! Nereden??!!"

"Ehu ehu!! Bayram da hani gitmiştik ya!!! yurtdışından""Klasik genç muhabbetlerine de hazır bir altyapı...


Neyse gözlüğü almaya karar verdik...O arada stand'a gözüm bir takıldı..Aaaa! Kocaman T-Box yazmıyormu?? Hani şu bizim Boyner Gruba ait "The Original T-Box from İstanbul"...


Meğer cadı İzmir'de beğendiği gözlüğün aynısı diye hemde daha ucuzunu buldum..annem de bunu kesin alır diye..sen yine git bir T-Box satan yer bul ve yine aynı gözlüğü beğen...


Bilmem bizden başka yabancı bir ülkeye gidip kendi ülkesinin malını " Aman da yerli malı, yurdun malı ,herkes onu kullanmalı "felsefesi ile almış mıdır?


Ama fark Türkiye'de TL.90.- olan gözlük orada TL.45.-...


Kendi malımızı alıp,,aman da ülkemiz üreticisi kazansın falan aklıma gelmedi jeton düşene kadar.....


Ancak !!! Kendi ülkemiz üreticilerinden kazık mı yiyoruz??? u da hala düşünmekten kendimi alamıyorum....


DOSTLUK ÜZERİNE...

Hiç yeniden dünyaya gelmek istediniz mi? Yeniden yaşadıklarınızı yaşamak,yaptıklarınızı ,yapmadıklarınızı yeniden gözden geçirmek, kaybettiklerinizi geri almak...


Ama hep denir ki "şimdi ki aklımla"," bu fikirlerimle", "bu dünya görüşümle", "bu tecrübelerimle".. .. .. Ama olmuyo di mi?

Peki? Çok geç sayılmaz diyip yine de denediniz mi?Belki kırdığınız bir kalbi tamir etmek ,belki görmezden geldiğiniz bazı şeyleri görebilmek , belki kaçırdığınız şeyleri yeniden yakalamak ,belki de istem dışı ettiğiniz bir lafı geri almak adına..??? Dostluk adına!!...

""Sormuşlar bir Bilgine.....

Peki DOST kimdir?

Demiş; paylaştın mı sevgini, korkunu, ümidini ve yenilgini,verdin mi desteğini, sordun mu halini,yolladın mı yüreğini, ağladın mı onun gibi.

Hissettin mi DOSTLUĞU? Demiş diğeri.

Bilgin demiş:Karşılığı olmadan verilir mi hiç yürekteki sevgi?Dostluk dediğin; tek bir ruhun, iki ayrı bedende dirilmesi...""

İyi dost bulmak için ,önce iyi dost olmak lazım..

" SEVMEK IÇIN SEVILMEYI BEKLEMEYIN.

BIR ARKADASIN DEGERINI ANLAMAK IÇIN, YALNIZ KALMAYI BEKLEMEYIN.

ÖGÜTLERI HATIRLAMAK IÇIN, DÜSMEYI BEKLEMEYIN.

DUA'YA INANMAK IÇIN, ACILARI BEKLEMEYIN.

ÖZÜR DILEMEK IÇIN, DIGERININ ACI ÇEKMESINI BEKLEMEYIN.

NE DE BARISMAK IÇIN, AYRILIGI BEKLEMEYIN,

ÇÜNKÜ NE KADAR ZAMANINIZ VAR BILMIYORSUNUZ..."Alıntı

Sevgiyle kalın...Dostlarla ,Dostluklarda kalın...

HAYATIN ANLAMI

yorumsuz..........

9 Ekim 2009 Cuma

BİR VARDIN.BİR YOKTUN..TIPKI BİR MASAL GİBİ...


Neyin bedelini ödetti bana bu aşk…
hayatıma girdiğin gün gideceğini biliyor muydum?..
ona rağmen mi sevdim seni?..
ona rağmen mi vazgeçilmezim yaptım?…
ben mi istedim peki seni sevmeyi?..
yoksa sen mi bildin kendini sevdirmeyi?…
aşk iki kişiliktir sevgili…
ben hep tek başıma yaşadım bu aşkı…
sen gittin ben bekledim…
masal gibiydin bir vardın bir yoktun…
beni önce uçurumun kenarına götürüp sıkı sıkı sarıyordun…
sonra aşağı bırakıyordun…
tam düşecekken yine tutuyordun sıkıca…
dengemi bozdun…
yalanlarla oyaladın…
her yalan çıkmaza soktu beni…
affettim hep…
gururumu sattım senin için…
neden hep bıçak sırtında sevdim seni? …
neden hiç hayaller kuramadım yarına dair?…
neden bu aşkı dolu dolu yaşama fırsatı vermedin bize?
Değerimdin benim…
kıyamadığımdın…
aşk’tı bendeki adın…
ama yordun beni sevgili…
kangren olmuş bi aşktı bu…
ve kesilmezse hayatımıza saracaktı…
ikimizde dirhem dirhem acı çeke çeke ölücektik sevgili…
ve ben senin acı çekmene dayanamazdım…
o yüzden bu aşkı kesip attım sevgili…
aşk artık yoktu ama daha sonra farkettim ki ;içimdeki sen hala yaşıyorsun…
ve senin bana yaptığın gibi yaptım bende…
yüreğimdeki uçurumun kenarına götürdüm seni…
önce sıkıca sarıldım…
ve sonra tutmamak üzere bıraktım aşağı…
sen kayıp giderken avuçlarımdan öylece baktım arkandan…
düşüşünü seyrettim…
ağladım…
isyan ettim hayata…
sitem ettim sana…
başka birilerinin hayatında var olman dileğiyle gözyaşlarıyla azat ettim seni…
Neyin bedelini ödediğimi hiç anlamadım o günden sonra bile…
zamansız sevginin dedim…
yanlış aşkın dedim…
ama tatmin etmediği verdiğim cevaplar…
sevmenin zamanı olmaz , aşkın yanlışı olmaz…
sevmekte , aşkta herşeye rağmen güzel sevgili…
ona ödenmiş bir bedelin ağırlığını yükleyemezdim…
senin verdiğin acılara boyun eymenin bedeliydi belki de bu…
bunuda yalanlarının arasında bana yüklemiştin belki de…
ve ben senden başka hiç birşeyi görmeyen gözlerimle farkedememiştim…
Büyüdüm senden sonra…
adımlarım sertleşti…
aklım kalbime söz geçirmeyi öğrendi…
bedenim ruhuma daha sıkı sarılmaya başladı…
gözlerim ayrıntıları bile görebiliyor…
zor oldu ama sesin kulaklarımdan silindi başka sesleri duyabiliyorum artık…
bir tek ellerim alışamadı sensizliğe…
boşluğa bile dokunamadım senden sonra…
bir tek onlara söz geçiremedim…
Hangi hayatta var olursan ol…
ama artık kimseye acı verme sevgili…
önce kendine bağlayıp sonra masallara karışma…
unutma!!..
dünya sana ait değil…
bıraktığın acıların bedelini ödeyeceğin bir yer mutlaka var.!!
alıntı-s

28 Ağustos 2009 Cuma

Dumansız Hava Sahası


Sigara içen (ve bırakmayı hep ama hep düşünen) biri olarak "dumansız hava sahası" na asla karşı değilim.Hatta evim, balkon dışında çocuklarım nedeniyle zaten yıllardır dumansız hava sahası kapsamında..


Ancak bir kaç haftadır dikkatimi çeken ; bu sebepden dolayı herkesin sokaklarda sigara içmesi.Genci , yaşlısı , kadını , erkeği...Herkes sigara içmek için adeta sokak yolu gözler olmuş durumda ... Hadi şimdi yaz! Ya kışın ne olacak? ..Dışarıda çok kalamazsın,yemek yiyemezsin, mecburen yürüme mesafesi kat ederken belki!


Dolayısı ile de tüm sokaklar izmarit dolmuş durumda.


İzmarit dolu Kaldırımlar , su tahliye kanalları , ızgaraların içi , hatta tüten çöp tenekeleri ,arabada içilip dışarıya fırlatılan izmaritler görmeye alıştığımız manzalar halini aldı..


Tamam da buna da bir dur demek lazım değil mi? Güzelim İzmir sokakları izmarit dolu..Eminim tüm şehirler izmarit seline kapılmış durumda...


"Bari Her Köşeye Bir Adet Ayaklı Kül Tablası " kampayasının başlatılmasını sabırla bekliyorum..

30 Temmuz 2009 Perşembe

Yaşasın 3G Geliyor!!


Yaşasın 3G hayatımıza adeta ayranımız yok içmeye misali tahtıravanla geliyor...


3G yi kullanmaya başlayan 121inci ülke oluyoruz ..Yaşasın!! Aman yeni telefonlarınızı alırken dikkat...Önünde arkasında sizi en net ,en güzel gösterecek kamerası olan telefonlardan seçin...Masanın üzerine koyduğunuzda herkes gözucuyla bi bakakalsın emi?


Bekir Coskun özetle demiş ki "Kulaktan sonra birde gözümüz oldu,ne mutlu...Bunun ekonominin canlanmasında katkısı olacaktır bilirim ben.Her sabah 3G'yi açmadan önce bir koşu kuaföre gidecektir Nebahat.. 24 saat makaj,gece konuşmaları için yeni gecelikler,sabah konuşmaları için çiçekli sabahlıklar,renkli bluzlar,arka dekor için duvar kağıdı derken.... Nasıl değişiyor insan hayatı.""


Aynen katılıyorum ,bu kesin ekonomiyi canlandıracaktır.


Umarım bazı kesimler de 3G sayesinde insanların yüzlerinde ki mutsuzluğu, gözlerinde ki solgun bakışları , sinirli mimikleri, üzerinde ki en az beş on yıllk kıyafetleri yakalar...Ha! 3G'si olanlar bunları nasıl mı görecek?? Üzülmeyin !! Nasılsa ayranı olmayanlar da mutlaka birer tane hemde en acilinden edineceklerdir.!?

29 Temmuz 2009 Çarşamba

362m2 sığdı 12m2 ye - II -

12m2 bu dile kolay ...Bir aydır sığışmaya çalışıyorum.Eee! Zaman aldı baya..Sizleri de biraz aksattım kusura bakmayınız diyeyim ve tatlıya bağlıyayım..

Nerede kalmıştık??

Ha!! Kriz teğet geçti !..Hiç olmazsa en azından bir ofisin var !! Sen 12m2 yi de cennet yaparsın!!!yorumlarından sonra biraz daha moralli günlerime başlıyorum.

Herşey iyi olacak,büyük projeler yakalayıp şubemi belki tekrar canlandıracağım..Allah yardımcım olsun ,olacakta..

Uçurtmalar “rüzgarla” uçmazlar, rüzgara karşı durdukları için yükselirler.

24 Haziran 2009 Çarşamba

362m2 sığdı 12m2 ye - I -


30 Nisandan beri huzursuzum,uykusuzum,hem tatsız hem tuzsuzum...


Karar açıklandığında küçük dilimi yuttum adeta ,dondum kaldım şoktaydım...


Üzüldüm hem de çok üzüldüm , günlerce ağladım..Tüm çalışma arkadaşlarım , herkes kızgın ve şaşkındı ..Bugün bana , yarın onlaraydı..


Ailem dışında sevgili dostlarım, kardeşlerim Gulteinen ve Kuzey Işığı olanca güçleriyle destek oldular bana..Gulteinen ta Dubai'lerden yetişti imdadıma ve söylediği en gerçek şey " bırak sağa sola bakmayı, önüne bak...kriz seni teğet geçti kendine gel! " di.

Tam bir hafta içerisinde 362m2 olan ofisimi , sadece ve sadece 12m2 sığdırmalıydım,yetmez birçok şeyi satacak,hibe edecek ve aynı zaman da büyük bir kısmını yükleyip genel müdürlüğe gönderecektim.

Kör ölür,badem gözlü olur hesabı iğneme kadar 10 yıllık olan herşey kıymete binmişti. 10 yıldır gelmeyen herkes o hafta buradaydı,dokuz ayın çarşambası aynı haftaya sığdırılıp paketlediler bizi..talan ettiler..

Bu da yetmez, ki en zoru , yaklaşık 10 yıllık çalışma arkadaşlarımın işine de son verecektim ve tek başıma finansmancılık oyunu oynayacaktım.

Çok üzgünüm...Hayat bu ...Ağlamak mı? Kalkmak mı?

Doğruldum! Kalktım!

Artık yanımda olmayan bir dostumun daha kendisini bana bir şekilde hatırlatmasıyla...güç vermesiyle..

22 Haziran 2009 Pazartesi

Evlilik,Benim bilmediğim Versionu ile...!!

Melih Cevdet'e sormuşlar 'evlilik nedir? ' diye.

-Eskiden demiş, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi.

-Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik 'katlanmaktır' demiş.'


Kıssadan hisse....

Alıntı;

"Mut'un bir dag koyunde dostlarla birlikte gezerken yasli bir kari kocayi gordum.. Baktim bir kanepenin uzerinde oturuyorlar...

Iyice yaklastigimda tezekten yapilmis evlerinin bahcesinde oturduklari kanepenin bir tarafinin tamamen kirik oldugunu, kanepenin saglam tarafina sIkisarak oturduklarinive sohbet ettiklerini anladim.Yuzlerinde bir tebessum vardi..

Evin halinden ve kari kocanin kilik kiyafetinden maddi durumlarinin hic iyi olmadigi ve yenibir kanepe alacak guclerinin olmadigi hemen anlasiliyordu...Selamlastiktan sonra, 'Kanepe kirilmiş' dedim...

Yasli adam buyuk bir bilgelikle cevap verdi, ' Biz de saglam tarafina oturuyoruz... Yetiyor bize..'

Kadin da tamamladi, ' He ya yetiyor bize bak ne guzel oturuyoruz' Sevdigimin elini daha sıkı sıkı tuttum...

Oyle ya,' Ask bu kanepe neden kirik, neden yeni bir kanepe almiyoruz' diye dirdir etmek, şikayet etmek yerine, 'Kanepenin saglam tarafini paylasmak' degil midir?...Ve iste ekte yer alan bu fotogafi buyuterek evimin en gorunur yerine astim..." "

İşte evlilik bana göre de böyle birşeydi...

"Ben..Sen" değil "BİZ" diyebilmektir "Sonuna kadar paylaşmaktır Evlilik ! ". demişti bir büyüğüm....

Ama öyle olmadı.... Galiba biz hep kırık tarafa oturmaya çalıştık...

Sertifikalı Pırlantam


Kızımı mezun ettim, kendi mezun olduğum okulumdan.Bu bana ayrı bir gurur verirken 32 yıl öncesine gittim.

Biz beşinci sınıfta mezun olurduk 12 yaşında ilkokuldan..

Onlar sekizinci sınıfta mezun oluyorlar 15 yaşında ilköğretim okulundan.

32 yıl önce tam da bugün gibi. Hepimize dikilmiş bir örnek kot - mont takımlar. Kızlar; etek-mont, oğlanlar şort-mont ...ayrıcalıksız...kimin kıyafeti daha iyi? kimin kıyafeti daha yakışmış? kimin ki daha şık? sorgulamalarından uzak...ayrımsız.. zengini , fakiri bir..aynı merdivenlerden sünepe sünepe inerken...Ben 12'ydim,

O 15....Birer genç kız, birer delikanlı olarak indiler aynı merdivenlerden..hepsi şık, hepsi kendine güvenli, ve rengarenk...

Ama aynı heyecan..Sanki bugün gibi..sanki ben tekrar mezun oluyormuşum gibi...
Gururla, heyecanla, sevinçle..

Diploması dışında aldığı teşekkürü ve katıldığı faaliyetleri neticesi aldığı sertifikaları nedeniyle sahneye çağırıldığında ,kalbimin durmaması için sadece tanrıya dua ettiğimi hatırlıyorum..
Sahneden indiğinde ... sesim titreyecek , dolu dolu olan gözlerimi ondan saklayarak..
ve nefesim yettiğince diyebildiğim sadece;

SENİNLE GURUR DUYUYORUM KIZIM...oldu..
SENİ SEVİYORUM...YOLUN HEP AÇIK OLSUN..Fırından yeni çıkmış kurabiyem,Minnoş'um, SU'şim

4 Haziran 2009 Perşembe

Susam







Bizim takımda evimizin 1 numara prensesinden sonra bir minik hanımefendisi daha var. Üç yaşında bir İran Kedisi(Persian),aileyi yavaş yavaş tanımaya başlamışken ondan söz etmezsem alınır.İsmi ;renginden dolayı SUSAM.




Henüz küçük ama bilmesi gereken kurallara olabildiğince riayet eden,keyfine düşkün ,neredeyse tüm gün uyuyan bir güzel, “miskin güzel” yani kısacası.



Genelde” sakin huylu bir-yere-bırak-orada-yatsın-beklesin tarzı kedilerdir” diye tarif edilir .Tek sorun uzun mu,uzun tüyleri. Basık suratlarında sürekli bir memnuniyetsizlik ifadesi taşırlar, ama yine de yorucu bir günden sonra koltuğa uzanıp kucağınızda yatan bu somurtuk şebeği severek tv izlemek gibisi yoktur.

Hergün bakım ister bu prenses,tüyleri uzun olduğu ve düğümlenme olasılığı çok olduğundan hergün bir posta ısırılmayı da göze alarak hanımefendinin tüylerini fırçalarız.Isırığı çok acıtmıyor ama,bol bol ağlıyor fırçalanırken.

Bazen de ne kadar düzenli fırçalarsanız fırçalayın bir düğüm olur ki

o tüyler, açmak mümkün olmaz..İşte o zaman ısırdığı yeri çook actır.Bu sebeple kuaförüne gidir hanımefendi , komple traş olupgelir, sonra da minyatür bir aslan misali ev de sarkık göbeği ile dolaşıp durur.



Bir yerde şöyle yazıyordu bu cins kediler için ,çok gülmüştüm.”En düşük süreli stand by a sahip kedilerdir. Hareket olmayan ortamda ortalama 2 dk içinde sleep moduna geçerler” Bundan daha iyi bir anlatım olamaz.






Bizim takımın diğer üyeleri ile oldukça iyi anlaşırlar,birlikte televizyon seyretmek, dondurma yemek ve uyumak en büyük keyifleridir..Bayılır gerinmeye,bir de tüyleri uzun olduğunda serinlemek için taşta yatmaya..Yüz yukarı, kollar başın her iki yanına açık, bacakları sağa ve sola açık biçimde,ölü taklidi yapar gibi ama bir gözü açık.Yıkanmayı çok sever.Saklambaç oynamayı da .Ne zaman bir yere gitmeye kalksak ,sanki hisseder ve saklanır.Tabi onu bulmadan evden çıkamak mümkün olmaz bir türlü.








Ha! bir de çok meraklı ! Kapı çaldı mı herkesden önce kapının önünde..Kapı açılsında ,kim geldi görsün....Gelen yabancı ise o zaman da pırrr en yakın dolabın içine. Gelen kişi gidene kadar da orada saklanır haspam.Sanki gelen ona geldi..Ya da görücü geldi ..Biz saklanırdık ya hani o geldi birden aklıma!!

Bizimkiler bayılır ,anne onu getirsin,bunu getirsin..Aaa! Bir de farkettim ki Susam Hanım, bizim diğer takım üyelerine uyum sağlamaya başlamış çoktan...Mama kabında maması bitti mi..bi patlatıyor patisiyle, mama kabı güm duvara,ya da öbür tarafa... Arkasından bir Maaww!
Acaba yanılıyormuyum diye bir süredir olayı takibe aldım.Bilhassa kabı boşalana kadar hiç mama koymuyorum.
Hayır,yanılmamışım..Kap boşalınca bir patlatıyor ,kap kayarak gidiyor..ve Maaww!
Eyvahlar olsun !! 2’ydiler..3 oldular...

Magnolia Grandiflora

Bu mevsim oldumuydu İzmir’de doyum olmaz yeşillenen ,çiçeklenen ağaçlara ,bahçelere..

En sevdiğim ağaçtır Büyük Çiçekli Manolya,yol boyunca her bahçede ihtişamla yükselişlerini , yemyeşil yapakları arasında sakladığı koca koca ,mis gibi kokan bembeyaz manolya çiçeklerini görürsünüz .Son derece narindir aslında bu devasalığına karşın.

Aslında vatanı Çin ve Japonya’dır ama Batı Anadolu’da çoktur manolya,kıymetli bir süs bitkisidir.Bazı yararları olduğunu da yeni öğrendim.Örneğin; kabuklarında bulunan 2 aktif madde anti tümör ve iltihap kurutucu özellikleriyle beraber anti depresan etkiye de sahipmiş,geleneksel Çin tıbbında solunum ve bağırsak sorunlarını çözmek için bu 2 aktif madde kullanılıyormuş, tomurcukları sinüs tıkanıklıkları ve sinüs baş ağrıları için oral yolla veya merhem olarak kullanıldığında iyi geliyormuş, kabukları akciğer ve bağırsak sorunları için kullanılan bitkisel ilaçlarda katkı maddesiymiş.(kaynak:http://chinesemedicinenews.com)

Neyse...Her manolya gördüğümde gözüm takılır , içimi hem bir mutluluk sarar hem de garip bir hüzün.Mutluluk baharın tatlı heyecanından olsa gerek,ama hüzün nedendir bilmem.Belki fazla duygusal almamdan, belki romantik,belki de biraz kendime benzettiğimden , koklayınca, dokununca sararır solar ya narin Manolya.
Bu kadar süredir İzmir’de yaşamama rağmen bir türlü fırsat olmamıştır bu güzel çiçeği elime almaya ve koklamaya .Çünkü dedim ya bu devasa ağaca uzanmak ne mümkün.Hep de çiçeklerini saklar en üst dallara, gelin gibi gözükür karşıdan baktığında.

Geçen gün kızımın okulda ki minik konserinden ,kendisi bas çalıyor
bu arada ,yürüyerek eve dönerken ,bir anda basını elime tutuşturdu ve attı kendini caddeye,koşarak geçti karşıya ,çıktı bahçe duvarının üzerine..Bir de baktım elinde kocaman,tüm ihtişamı ile göz kamaştıran bir manolya tutuyor.Aynen şarkıda olduğu gibi “uzun yıllar bekledim,hakikat oldu rüya..” Kızım rüyamı gerçekleştirdi ve bana bir manolya hediye etti. Ne büyük jest!!


İçimde hissetiğim heyecanı size anlatamam. Narin manolyayı eve gidene kadar elimde taşımanın verdiği mutluluk yanısıra, gerçekten koklayınca solacağını bile bile , solana kadar kokladım manolyamı doya doya .Kokladım,gözlerimi kapattım, bir daha kokladım, ruhumun huzurla dolduğunu hissettim ...


“1955 “Son Beste” filminden…Beste ve güfte Zeki Müren
tarafından yapılmış makamı kürdilihicazkar, usulü semai.
Manolyam ( Uzun Yıllar Bekledim Hakikat Oldu Rüyam)
Uzun yıllar bekledim..Hakikat oldu rüya..
Koklamaya kıyamam..Benim güzel Manolyam..
Nazlı çiçeğimsin sen..Sevdana dayanamam..
Koklamaya doyamam..Benim güzel Manolyam..”

25 Mayıs 2009 Pazartesi

111'MİN 11'İN DEN SEÇMELER


Bu da ne demeyin şimdi anlatacağım..

Bundan kısa bir süre önce Harddisc'im error vermeye başladı..Ya reset attıracaktım..Ya da eski versionu toptan kaldırıp atacaktım..Kaldırıp atmaya ve yeni bir version yükleterek upgrade etmeye karar verdim hardiskimi... Ana veri tabanı orada bilirsiniz ,kayba uğramaması lazım..

Bir anlık karar ile Kuzey Işığımı aradım.."Süpersin" dedi bana .."Vazcaymak yok ama tamam mı?"Ara yanındayım..."

O ,aynı zamanda 111'in 1'i..

Neyse konuşmalar , görüşmeler .....Bu arada Pazartesi gidip hardiskime yeni version yükletmek için kayıt yaptırdım ,randevumu aldım...

Tamda o haftasonu Gulteinen yani 111'in diğer 1'i yurtdışından yazlık sitemize teşrif etmezler mi?"Ben de gelcem!" dedi , teklifsiz ,davetsiz..."Ben olmazsam olmaz!"

Pazartesi sabah Gulteinen ve ben düştük yazlıktan İzmir yollarına...Kuzey Işığını alıp devam edeceğiz..

Randevum saat 10:00 da..

Çok sevgili Kuzey Işığımız dedi ki;"Ben sizi otobandan götüreceğim..hemencik ulaşacağız.."

Ohh! Ne alaaaa!

Gidiyoruz otobanda Kuzey Işığımız demez mi"Ayrımı kaçırdık..."

Hoppalaaa!! Çıktık mı İzmir'in bilinmedik tepelerinden birine...Saat 09:40

Allahım gideceğimiz yeri tepeden görüyoruz ama ulaşmak ne mümkün..

Bir evin önünde ,, zeminle bir, bir balkon ve yaşlı bir amca oturur durur..Açtık pencereyi..Bağırıyoruz"Amcaaaaaaaa...amacaaaa" Amca duymuyor...İçeriden bir hanım çıktı "Duymaz O " dedi ..Bir yol tarifi yaptı ki anlamak mümkün değil... Düştük yine yollara..

İn in bitmez yılan gibi yollar...Görüyoruz ..Ulaşamıyoruz...

Gulteinen dedi ki"DUR!"..Durduk...Genç bir adam..Gulteinen konuştu bişiler ve attı adamı arabaya.."Allah!Allah !destur ..noluyoruz ki...

Bu sefer adam dedi "DUR!"Durduk,.. indi.. Gulteinen'e yine bişiler anlattı,el kol hareketleri,tarifler yaptı belli ki..tam yola çıkacağız...Jet misalli bir araç bizi adeta yaladı geçti...Gulteinen'le göz göze gelip, derin bir ""Ohhhh" çekmişiz bir anda..

Gulteinen bana "Bak kızım ayaklarının üzerinde durabilecek bir kadınsın sen! Dik dur!Sert görün..Tamam mı?" İyi ,peki ben de yaklaşmışken bir ruj süreyim bari dedim...Hem arabayı kullanıyorum, hem de çantamın içinden makyaj çantamı arıyorum..Hah!buldum işte...çıkarttım rujumu sürdüm ama allahım bir tuhaflık var..Rujumun fırçası bu kadar sert değil di..dememle aynaya baktığım anda hem 1'le hemde öbür 1'le gözgöze geldik ama ...Puhhaaaaaaaaaa!Ben ruj diye rimeli sürüp durmuşum dudağıma..Sert görüncez ya!!!Benim dudaklar olmuş simsiyah!

Neyse ulaşacağımız yere ulaştık...Kuzey Işığımızı gören otoparkçı bariyerleri kaldırdı bizi taaa kapının girişine kadar arabamızla götürtü mü??Allahım melekler yardım ediyor adeta...Elleri ile bizi taşıyorlar...

İçeri girdik ..ben kaptırmışım gidiyorum önden önden bir heyecan...version yükseltcez ya!

Arkamda kavga ,kıyamet "Hoppp..!!! Nereye buradan..salak!" tabi ki benim 11... yoksa başkası cesaret edemez...

Aha!bir çıktık yukarı.. data hatları çökmüşş....Eeee. ne olcak bizim version yükseltme işi .... derken bizim melekler devreye girdi hemencik...data hatlarını tamir ettiler.... ve mutlu son...

Benim version upgrade edildi......

Hahhah!Error merror yok maşallah!!!!!

11'im..size ne desem az ...

İyi ki varsınız....İyi ki dostumsunuz...En zor günümde yanımdaydınız...

Sizi çok ama çok seviyorum...








KAÇ YAŞINDA OLURSA OLSUN ONLAR BİR BİREY


Sevgili babamın görev değişikliği nedeniyle ,Ankara'dan bizim için tamamen yabancı bir şehir olan İzmir'e taşındığımız zaman ki yalnızlığımız hep nedense aklıma kazılıdır. Tek tanıdık şey bizimle beraber gelen 1967 model saman Anadol arabamızdı.
Ne bir dost, ne bir akraba, ne bir arkadaş ,ne de tanıdık bir komşu.

Annem 30 yaşında gencecik bir hatun, babam 39, ablam 9 , ben 5 ve Anadolumuz 3.
Kış geceleri sıkıldık mı atlar Anadol'umuza , inerdik Kordon'a, salep içmeye.

Ben salepten nefret ederdim,hala da nefret ederim ama yapacak başka birşey yok !Çünkü tek bildiğimiz evimizle Kordon arası.
Ya da meşhur Lozan Meydan'ın da ki Lozan Pastanesine gidilir ve dondurma yenirdi..İşte buna bayılırdım..Orada bir abi vardı ve benim için"Hah!Finduk gelmiş !" der hem de en torpillisinden kocca bir küllah dondurma verirdi..
Yazın da yine biner Anadol arabamıza keşfe çıkar ,denize girer dönerdik.

Bizim için en keyiflisi , okul tatil olduğunda, babam da yıllık iznini aldı mıydı düşerdik yollara
Ankara'ya... Memlekete gitmek ayrı bir heyecandı ,Nasıl da eğlenerek giderdik, şarkılar , türküler.... "Ankara,Ankara güzel Ankara..Seni görmek ister her bahtı kara..." Ankara'ya yaklaşınca hepimizin ağzından bu şarkı dökülürdü.

Bu bir müddet böyle devam etti.

Bir gün babam bizi yanına çağırdı ve İzmir'e artık yerleştiğimizi Ankara'ya uzun bir süre dönmeyeceğimizi ablamla bana nedenleri ile izah etti. Çok üzülmüştük ama İzmir'e de alışmaya başlamıştık hani.Ama esas konu bu değildi.!

Babam annemle oturup bir başka karar daha vermişti ,bizi çağırmasının sebebi de kararın aile meclisimizde oybirliği ile alınması gerektiği nedeniyle bizim onayımızı almaktı..

Buraya yerleşmeye karar vermiştik ya hani ,bu sebeple İzmir'den bir ev alınması gerekiyordu..kiradan kurtulmak için...ama bunu yapmak için de ya Ankara'da ki evimizi yada aile bireyimiz olan Anadol'umuzu satmak...İşte bu karar için bizimde onayımız gerekiyordu..

Bir tek eğlencemiz olan Anadol'umuz satılamazdı...Aynen de öyle oldu.Ankara'da ki evimiz satıldı ve İzmir'den ev alındı..Oysa bugün kü aklımız olsa ....Ankara'da Çankaya gibi bir yerde..Şimdi düşünmek bile istemiyorum.

Geçtiğimiz günlerde ben de benzer bir konu için aile meclisimi acilen topladım..Kızım 15,oğlum 9..

Uzun süredir oradan buradan arttırdığım birikimimle tüm amacım kızımı bu yaz İngiltere'ye bir yaz okuluna göndermekti..Hem bir deneyim kazansın, hem mezuniyet mükafatı olsun, hem de biraz dili gelişsin diye ...Ancak hayatımda ki ani bir gelişme nedeniyle bir karar vermek durumundayım..Ya kızımı İngiltere'ye göndereceğim ya da tek eğlencemiz olan arabamız elimizden gideceği için uydur kaydır bir araba alacağım.
Oğlum; ablasının hiç üzülmesini istemez..Her ne kadar arada sırada kedi, köpek davranışları sergileseler de...Çekimser olduğunu açıkladı ..Metanetle..
Kızım; çok istediğini ve üzüleceğini bildiğim halde..Bu paranın sadece kendisi için harcamasını istemediğini, eğer giderse sadece kendisinin faydalanacağını ama aksi halde hepimizin faydalanacağı gerekçesi ile kararının arabadan yana olduğunu açıkladı..Hem annesi yazlığa gelirken otobüsler de mi sürünsündü..
İçimde bir yerler çok acıyor,, hem de çok acıyor...Anne söz verdi mi dünya yıkılsa o yapılır çünkü...Çocuklarımda bunu çok iyi bilir..onun için de içimde bir yerler çok acıyor..
Sevgi ve içim yanarak andığım babamın;yaşımız kaç olursa olsun bana ve ablama ne kadar güvendiği, bize nasıl değer verdiği ve hep bir birey muamelesi yaptığını hatırladım..
Ne yapacağımı ..nasıl bir karar alacağımı hiç bilmiyorum..
Ama farkettiğim birşey var ki ; O da , babamın değerlerini ,önem verdiği şeyleri anlamış ve uygulamaya başlamışım..
Keşke yanımda olsa bana akıl verse , güç verse...
Ama eminim yukarlardan bir yerlerden benimle ve torunlarıyla gurur duymuştur..
Yine de içim de bir yerler çok acıyor...

19 Mayıs 2009 Salı

BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN


Hepimizin,Hepinizin 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramını kutluyorum.
Sevgi ,saygı ve minnet ile andığım büyük Ata'nın ; bu bayramı gençlere hediye ederken, ülkemin nüfusunun ortalamasının her daim bu kadar genç olacağı konusunda nasıl bu kadar öngörülü olabildiği konusunu hep şaşırtıcı bulmuşumdur.
Emanetin emin ellerde , huzur içinde uyu.

18 Mayıs 2009 Pazartesi

ALAMADIĞIM YOL YARDIMI


Bir hafta önce aracım 45.000 km.garanti bakımından çıkmıştı ki, ertesi gün ön panelde "Motor Sistem Arızası " verdi.
Olabilir ,mekanik alet,tiptronik durumlar falan derken tabi ki ertesi gün aynen gerisin geri servise .
Bizim meşur ve keyifli Anneler Günü kahvaltısı sonrası ,hem de o keyifli kahvaltı sonrası ,Foça'ya halamı da ziyaret etme kararı ile yol alırken tekrar aynı arızayı vermez mi?
Gün dedim ya Anneler Günü..Yani Pazar!
Foça'ya kalmış 40 Km. Tam ortasındayız yolun..Allahım geri gitsem bir dert,devam etsem ayrı dert..Her yer kapalı.
Bir benzincide durdum..
Böyle durumlarda hele ki şöfor bayansa herkesin bir yardım damarı kabarır..Neyse baktık yağına,suyuna tuzuna,biberine..Yavvvaaaş yavvaaaş Foça'ya ulaştık.
Akşam oldu döneceğiz.Bende stres diz boyu..Arabamda oğlum ve kızım bir de annem..Allahım ne yaparım?Arabam acıdı halimize ve canavar kesildi..Ta İzmir'e kadar..

Neyse tekrar servisi aradık ,araç gitti , geldi..Bence sorun bitti...

Peki!
Cumartesi günü hadi hem biraz eşya götürelim,hem de biraz kafa dinleyelim dedik..Düştük bu sefer yazlık yoluna.

Giderken sorun yok..Tam dönerken allahım yine aynı ikaz ön panelde ..

"Motor Sistem Arızası" itinayla yazılı..
Bu sefer hem kızım, hem yeğenim , yani iki genç kız, oğlum ve tabi ki değişmez elemanımız annem.

Hay Allahım ya! kime ne yaptımda beddua etti acaba derken...
Yol yardımını aradım..Anlattım iki haftadır ne yaşadığımı.
"Bi dakka hanfendi.."
"Aracınızın plakası, rengi, şaşi ve motor numarası nedir?"
"Ha! rengi ne demiştiniz?"
"Bi dakka kaydınıza ulaşmaya çalışıyoruz!"

"Sorun ne?"

"Siz kimsiniz?"

"Ben kimim?"

"Ne yazdı,nasıl yazdı?"falan derken
"Hava kararıyor kardeşim ,ne yapacaksanız yapın "diye ricalar ediyorum..Çekicimi yoksa ekip mi gelecek.Ya !Birşeyler söylesinizeeeeeeeeeeeee!"
Yine şehirlerarası yol ve yine yolun tam da yarısı..

Yol yardımı bana şöyle yardım etti,

"Hanfendi şimdi 2000 deviri geçmeden , sakin sakin gideceğiniz yere ulaşın veeeee yarın aracınızı ilgili servise getirin"

"Oldu canımmmmmm!"

Arabam yine serviste ve ben yaya..

Bu güne kadar aldığım en iyi yol yardımıydı ....Merak edene marka veririm..
Onlar utansın dimi ama?

ANNEMİZİ KAYBETTİK!"




diyordu...henüz mezun olmuş bir genç kız.."Memleketime geri dönüyordum ,okuyacak param kalmamıştı.ÇYDD olmasa ! Sadece okutmadı,anne baba oldu"diyordu.."Sadece okutmadı,aynı zaman onların sayesinde ilk defa operaya,baleye gittim,sosyal hayat ,kültür nedir öğrendim" diyordu.
Diyordu ki "Doğu'dan geldim...İstanbul beni yutmadan elimden tuttu ÇYDD"

Bir diğeri dermatolog olmuş Türkan Saylan sayesinde ...Tıpkı O'nun gibi..."Ya okuyup arkamdan gelen 2 kardeşime destek olacaktım ya da memleketime geri dönüp emekli anne babamın yanında onların ne kadar okuyabileceğine tanıklık edecektim..Şimdi okulum bitti her iki kardeşiminde okumasına destek oluyorum.

Ve daha niceleri..
Bir de edepsizler vardı ki..Kemoteropi gördüğü için dökülen saçlarını ekran önüne saklarken bandanasının altında ,saygıyla..."Allahın sopası yoktur..Bakın O'da başını örttü" diyebiliyordu arsızca ,edepsizce...

Atatürk'ün Kızı, Laik Cumhuriyet Kadını, hem okuttuğun kızlarımızda,hem okutacağının nicelerinde, hem de bizlerin yüreğinde sonsuza dek yaşayacaksın....
Ruhun şad , mekanın cennet , toprağın bol olsun.
........

Hep yaşayacak.Hep yaşatılacaksın..
NUR İÇERSİNDE YAT...HUZURLA..

15 Mayıs 2009 Cuma

EVİMİN KOMİK ADAMI


2000 yılı mayıs mahsulu benim minik oğlum.İndigo yani..
Zihni sinir icatları yanısıra ,bazen kocaman kocaman laflar edip,sizi düşünceye sevk eder..Bazen de öyle bir soru sorar ki" ne cevap versem" debelenmeleri arasında soruyu geçiştirmeye çalışırsınız.

Komik komik isimler koyar kendince herşeye.Allahım bu nedir? Ne istiyor acaba? Ya biraz ipucu verse de anlasam diye kıvrandırır adamı.. Ne zaman konuşmaya başladı işte tam da o zaman bilmece bulmaca durumlarım başladı.Anne olunca şifre çözmekte başımıza kalır bilirsiniz.Herkes "Ne dedi ?Ne dedi? size sorar durur.Anlasak...!

15 ay anne sütü emdikten sonra sıpam..mecburen market sütüne döndük.
Neyse ki alıştı çabucacık. Ablası gibi 13 ay süt emdikten sonra ,market sütünü tamamen reddetme eğilimine girmedi.Ablamıza hala yalvar yakar süt içirmeye çalışırım .Bazen düşünürüm anne sütünün acaba katkısı var mıdır diye?Fazla mı geldi acaba?

Minik oğlumun ilk olarak biberona taktığı isim"Babiyon" , sinemaya gitmeye başladığında da ilk bilinçli talep ettiği oyuncak "bazbaytır" oldu.

Allahım düşünebiliyor musunuz? Anadili gibi İngilizce konuşan bir anne... ve her oyuncakçıya girip embesil embesil "Bazbaytır diye bir oyuncak adı biliyor musunuz?" diye sorup,"Kadın kafayı yemiş galiba!" bakışları altında oradan ayrılan yani BEN!

Bir yıllık bir çabamın sonunda zafer edalarıyla satın alabildiğim oyuncak; embelsillerin dilinden anlayan ve taa Ankara'da ki bir oyuncakçı da çalışan genç bir delikanlının tercüme etti üzere," Oyuncak Hikayesi"nde ki BuzzLightyear' mış.
Sonra bir gün "Anne patates püresi midir nedir bir film geliyormuş.Televizyon da duydum ona gidelim." dediği anda yoğun bir araştırmaya soyundum.Onun da"Kutup Ekspresi" olduğu sonucuna ulaştım.İyi bir seçimdi doğrusu.

Arada bir yaralı yavru kediler peşinde koştururuz mahallede ,veterinere götürüp tedavi ettirmek için.

Hayır sorun değil!

Bir tane kedimiz de var evimizde halihazırda .Olsun..diğerlerine de faydamız olsun!
Ama mahalle hakkımda ne düşünüyor samimiyetle merak ediyorum,arabaların arasında yerlere yatıp kedi arayan,aniden ayağa kalkıp kedi peşine koşan bir kadın.Balkonlardan bakınca komik görünüyor olsa gerek..

Komik adamım ilerleyen yaşlarında; anneannesine genç kalması için üzüm ve karpuz çekirdeği yemesi konusunda öneriler geliştirdi.

Bu liste böyle uzuyor gidiyor.Bunlar aklıma gelenlerden sadece bir kaçı.

Geçen günde tuvalette oturup icraatlarının en büyüklerinden yaparken ,acilen çağırıldım.

Bir şey sormak istediğini söyledi ve küvetin kenarına oturmam için direktifte bulundu.Bayılır tuvalette muhabbete.
Soru aynen şöyle;

"Anne..Edison AKP'li miydi?"

Bu soruyu henüz geçiştiremedim...Buyrun buna da siz cevap verin.

9 Mayıs 2009 Cumartesi

ANNE..



Ne kadar dolu dolu bir kelime..İçi o kadar dolu ki!
Ağırlığını ölçebilmeyi mümkün kılabilecek hiçbir alet icat edilmemiş henüz...

Hele ki şu günler de insanlık dışı bir katliam ile öksüz ve yetim kalan 70 çocuğu düşündükçe bu ağırlık daha da hissetiriyor kendisini..Ve Allah’a beni ve biz anneleri çocuklarımızın başından ayırmaması için dualar ediyorum.

Dün ben de bir çocuktum, bugün anneyim!!!

Bundan birkaç gün önce ; anneliğimin sorumlulukları,ağırlığı ile dolu, endişelerimin tavan vurduğu iki gün yaşadım.Anneliğin, anneliğimin “ne menem” bir duygu olduğunu en derinden hissettim.Annem hep”Anne olunca anlarsın.”derdi tüm anneler gibi..Anladım!
Anne olduğum günden bu yana, ne eksikti, ne yanlış vardı, çok düşündüm..“Bugün çok daha farklı olabilirdi” Ağladım,çok ağladım…

Ama bazen herşeyin kontrolümde olamadığını düşünerek teskin etmeye çalışırken kendimi “Sen her zaman iyi bir anne oldun” dedim . Acaba gerçekten öyle miydim???
Bugün birkaç dostla konuştum..dertleştim, moral aldım,yüreklendirildim.Anneliğin yanında dostlarımın önemini de en derinden hissettim… Düştüğüm yerden biran önce kalkmam gerektiğini hatırlattılar.

Krizin teğet geçtiği, beni de galiba şimdilik teğetlediği ülkemde BEN BİR ANNEYİM. Hem de en ağır sorumluluğu olanlardan.Kendimi, nasıl bir anne olduğumu, size nasıl anlatırım bilmem…Bana göre iyi bir anneyim…Ama bana göre…

Çocuklarımın bana,benim de onlara öpücüklerle dolu ,en çok sarfettiğimiz cümle “Seni çok seviyorum”. Arada bir de bana “Sen çok iyi bir annesin “ derler .Demek ki onlara görede...
İşte bu benim en büyük enerji kaynağım.

Ben de annem için böyle düşünüyorum. Annelik! Anlatılamıyor..Yaşanıyor..

Bir zamanlar bir yerlede okuduğum hepimizden bir parça olduğunu hissettiğim “anne”olmanın özetini veren cümleleri paylaşmak isterim,
Anne demek;
* Klozette gördüğü ilk kaka için kendisi yapmış kadar rahatlayandır.
* Bir gaz çıkartılmasından dünyanın en mutlu insanı olandır.
* Yenilen her lokmadan sonra alkış kıyamet koparan,şenlik havasına bürünendir.
* Sabaha kadar kırk sefer uyanarak,sabah kalkıp zombi gibi işe gitmektir.
* İşten eve geç gelmenin vicdan azabıyla bebeklerinin yanına kıvrılıp saatlerce koklayandır.
* Eskiden hergün uğradığı kuaförünün yolunu unutandır.
* Gecenin bir yarısı gözü kapalı süt ısıtıp,gözü kapalı geri dönendir.
* Bazen kafasına huni takıp bağıra bağıra kaçacak kadar gözü dönendir.
* Saatlerce leblebi parmaklı ayakları öpmekten sonsuz keyif alandır.
* Temcid pilavı tadındaki baby tv yi seyretmektir.
* Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak,mısırı tanelere ayırmaktır.
* İşten yeni gelmiş ve içeri ilk adımı atmışken,"Anne atttaaaaa" sözleriyle çark edip,en yakın
parkın yolunu tutmaktır.
* Anne demek bebek havuzunda yüzmektir.
* Başka bir anneyi nerede görürse görsün "Seni çok iyi anlıyorum tatlım "bakışı atandır.
* Kazara kendi için alışverişe gidip nasıl olduysa bebek kıyafeti dolu poşetlerle geri dönendir.
*İşe yetişmek için düğmelerini bahçede ilikleyendir.
* Uyduruk ninni besteleyendir.
* Çantasında sürekli oyuncak kurbacık,ıslak mendil ve kraker taşıyandır.
* Son teknoloji telefonu denize atıldığında ,diken diken olmuş her bir saçına rağmen,annecim
telefonlar yüzemez diyebilendir.
* Anne demek eskisinden bin kat daha güçlü olmak demektir.
* Anne demek hayatının sonuna kadar ve sonunun da ötesinde birileri için endişelenmektir.
* Anne demek iki küçük melekle,gururla,küçük dağları ben yarattım edasında yürüyebilmektir.
* Anne demek yüreyini parçalara bölüp herbir parçayı özenle onlara sunmaktır.
ANNELER GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN!
Allah annesiz kalan bebelerimizin yardımcısı olsun!

4 Mayıs 2009 Pazartesi

AYŞE

AYŞE isminin Yazılışları
Görme Özürlüler (Braille) Alfabesinde AYŞE İsminin Yazılışı:



İşitme Engelliler (İşaret) Alfabesinde AYŞE İsminin Yazılışı:



Mors (Telgraf) Alfabesinde AYŞE İsminin Yazılışı:



Denizcilik Alfabesinde AYŞE İsminin İşaret Bayraklarıyla Kodlanması:

AYŞE İsminin Barkod Yazılışı:


En çok barkod yazılışını beğendim.

-Adınız ne ?
-Barkod okuyucunuz varsa söylerim,yoksa I..ıh!

Kuralsız bir isim,çünkü ”Büyük Ünlü Uyumu”na aykırı,tıpkı benim bazı aykırılıklarım olduğu gibi..,
Bilmişler de koymuşlar sanki!

Ayşe isimlerimden bir tanesidir. Samimi olmam gerekirse bu ismimi hiç kullanmam.

Kısmet bugüne imiş, her şeyin kısmete dönüşeceği bir gün varmış demekki!

Millete paralar pullar miras kalır, bana ise miras tadında bu isim kalmış büyük büyükannemden.
Ha! Pardon, pardon! Anlamını mı sormuştunuz?

Aslında Arapça kökenli olan bu ismin yazılışı “Aişe”...
Arapça anlamı “Yaşayan,eğlenceye düşkün,Alımlı kadın!”

Osmalıca Sözlük diyor ki ; “Dirilik,hayat,yaşamak”

Türkçe Büyük Sözlük ise demiş ki, “Rahat,huzur içinde yaşayan”.

Eğlenceyi severim ve huzurlu kısmı ise şimdilik tamam ama rahatlık nasıl bir şey pek bilmedim bugüne değin!

Bir de tabi asla göz ardı edilmemesi gereken işlevleri var Ayşe’nin.

Bir bakalım;

Türkiye’de en çok konan isimlerin 17.si.

Eeee! Bu da onu her beş Türk erkeğinden birinin karısının adı yapar!

Matematik problemlerinin klasik oyuncusu . Esas Kız yani aynı zamanda!

Tersten okununca “eşya” oluyor, kullanım alanı geniş anlayacağınız!

Laflar vardır şanına uygun “Evin köşesi,odunun meşesi,kadının Ayşe’si kıymetli olur”!!??? . Vallahi anlayamadın kendime bakınca şu kısmetliliği!

Bu kız tatile çıkınca Kıbrıs bile alınır!

Şarkılara,tangolara konu olmuş “Ayşe” . En duru sevgilere tanık olmuş dolayısıyla…

Artık beni biraz tanımışsınızdır diye düşünerek sizlerle ve samimi yorumlarınızla ”AyşeBebek”te buluşmak dileği ile ..

27 Nisan 2009 Pazartesi

SERVİ AĞACI SERVİ AĞACI


BENİM SERVİM


Servi ağacını mutlaka görmüşsündür!
Her zaman geçtiğin yollardan birinde mevcuttur. Sadece bakarsın, orada bir ağaç olduğunu bilirsin ama görmezsin.Bu ne ağacı dendiğinde belki cevap dahi veremezsin.Bir şekilde konusu gündeme gelince, görüntüsü bile gözünün önüne gelmez …
Farkındalığınızın ne kadar zayıf olabileceği ihtimali bir anda beliriverir beyninin bir yerlerinde.
İşte bana da öyle oldu.

Yazlık bahçemin karşısında duran dev serviyi, bütün yaz görmeme rağmen, sözlüğe bakınca” minik futbol topuna benzer kozalakları vardır(TDK)”tarifi; onu hatırlamama ve dünden beri her gün geçtiğim yolda servi ağacı aramama sebep oldu.
Servi ağacı kendini bana hatırlatınca; yazın tepesinde yaşayan, sürekli aceleci -aceleci koşuşturan, arada bir kendini gösterip sonra hemencecik kaybolan sincabı da hatırlatıverdi anında .

Mutlu oldum ne yalan söyleyeyim!

Sonra başka şeyleri de hatırladım birdenbire.Yaz esintisinin tatlı temasını, gölgesinde koşturan, bisikleti ile serinlemek için beş dakikalığına da olsa servinin altına park edip”Anne suuuuu!Hadi çabuk !!” bağırışları ile güneşten kapkara olmuş oğlumu,laflayan komşu hanımları.Farkettim ki en yakın komşum servi ağacı 30 senedir orada..

Zamanında bizim yaşlarımızda anne-babalarımıza,genç kızlığımıza,kikirdemelerimize,birbirimize attığımız, vücudundan ayırdığı kozaklarlarının bize eğlence olmasına , bebelerimizin doğumuna,ilk adımlarına,sevinçlerimize , sevgili babamın ve nicelerinin oracıkta yaşanan,kaybına,hüznümüze ve daha bir sürü şeye şahit olmuş.

Bir gün bir dostum bana “Servi Ağacı” demeseydi, hayatımızın aslında bir parçası olarak yaşamına oracıkta devam eden,bizimle yaşlan o ağaca belki birgün bile ona dönüp bakmayacaktım.

Bugün, geçtiğim yerlere; acaba daha nelerin farkında olmadığımı ve neler kaybettiğimi anlamaya çalışırcasına baktım.

Baktım da kaldım, bu güne değin fark edemediğim her şey için üzülerek!